Elbette Dokunuruz

 

Elbette Dokunuruz

“Gözlerinizi kapatın, yavaşça gelin, ağaca dokunun, sevin onu” sözleri geliverdi aklıma. Hayal ettim o anları. Ağaca dokunmamız, gülüşmeler, birbirimize yaptığımız şakalar.

 Bu sözleri yıllar önce açık havada yapılan bir derste söylemişti Hocamız. Her ne zaman bir ağacın altında otursam bu sözler gelir aklıma. Yaptıklarımız karşısında yüzümde bir gülümseme belirir.  İnsanoğlu kendisine söylenen sözü tam olarak kavrayamadığını çıkarırım hep bu hatıramdan. Biz de bu söz karşısında güldük, dalga geçmeye yöneldik. Fakat  iyi niyetinden olsa gerek; Hocamızdan herhangi bir olumsuz bir tepki  görmedik.

       Yıllar sonra dokunduğumuz o ağacı ziyarete gittiğimde,  dokunula dokunula, dokunulmazlık makamına ulaştığını gördüm. Kurumuştu.   



Yaşadığımız şu salgın günlerinde fark ettim ki insanın insanla, kendisiyle ve çevresiyle ilişkilerinde dokunmanın büyülü bir yanı varmış. Dokunarak insan duygularını kolayca hissede biliyor, anlayıp, anlata biliyormuş. İletebiliyormuş muhatabına. Görme duyumuz fark ettirir, dokunma duyumuz da hissettirirmiş. W. Shchmid “Dokunmanın Gücü Üzerine” kitabında bu büyüyü şu şekilde tarif ediyor. “Dokunmanın gücü, anı anda hem tüy gibi hafif hem son derece tesirlidir. Çünkü taze bir yaşama cesareti aşılar.”  

Dokunmanın büyülü bir tarafı varken, istenmeyen durumlarda kötü niyetin de göstergesi olabiliyormuş. Sırf bu nedenle, dokunmanın gücünü bilen anne-baba istenmeyen dokunuşlar karşısında eğitip, bu gibi durumlarda çocuklarının tepki göstermesini ister.  

Dokunmak, artık eskilerde kaldı. Salgından dolayı sevdiklerimize, dostlarımıza dokunamıyoruz. Akım, gözle görünmeyen bir virüs tarafından kesildi. Belki de istenmeyen dokunuşlardan da kurtulmuş olduk.

Bir büyüğümüze saygı göstermek istediğimizde hemen ellerine sarılır, öpmeye çalışırız. Güzel ve sevimli bir çocuk gördüğümüzde de duygularımızı başını okşayarak iletiriz. Aynı durumlarda başka yerlerde dokunmak hiç kullanılmaz. Çünkü her dokunuşun, her yerde aynı anlama gelmediği bilinmelidir. İyi niyetle yapılan bir dokunuş bazı yerde, sevgiyi, samimiyeti gösterirken, başka bir yerde nefreti, hazzı belki de tiksinme duygusunu gösterebilir.

 Yine de yaşadıkça kainatta ki her varlık, ötekine dokunuyor. Güneş dağa, taşa, toprağa            dokunup ısıtıyor. Rüzgar tenimize dokunup, serinletiyor. yağmur ıslatıyor ama hayat veriyor doğaya. Ama salgında olsa yine dokunuyor. Birisi lafı silah gibi kullanarak dokundururken, öteki gönlümüze dokunuyor. 

Adamın birisi zülfüyâra dokunurken, diğeri cebine dokunuyor. Herkes dokunuyor ama bazılarının ki kanımıza, sinirimize dokunuyor salgın olsa da yine dokunuyor. Ama bize dokunma diyorlar.      

“Gözlerinizi kapatın, ağaca dokunun” demişti Hocam ama ne yapalım salgın var dokunamıyoruz işte. Dokunamıyoruz.

Elbette gözlerimizi sonuna kadar açıp, ruhumun en derin yerlerine, en çorak arazilerine ve dokunuruz. Elbette.

Elbette dokunuruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Huzurun Adresi/ Hacı Şeyh Camisi

Vicdan Neye Lazım

Öykü, Yitik Küpeler