Vicdan Neye Lazım

 

Vicdan Neye Lazım



Bir yaz günü, öğlen vakti, çocukluğumum büyük bir kısmını geçirdiğim şehrin, tarihi sokaklarında geziyorum. Çocuklarım ve ben. Heyecanla anlatıyorum onlara, gezdiğimiz sokaklarda geçen anılarımı. Attığım her adım, yeni bir hatıraya götürüyor beni. Her adımım, daha da yaklaştırıyor çocukluğumun kurak topraklarına.

Sokaklar, binalar aynı, sadece insanlar değişmiş. Tanıdık bir yüz kalmamış sokaklarda. Gayemiz, yolda olmak. Adımlarımız bizi istemeden Eski Cami’nin yanındaki sokak köftecisine götürüyor. Köfteci, bir tezgâh ve iki masa ve çevrelerindeki taburelerden oluşuyor. Köfteci mangalını daha yeni yakıyor, ilk müşteri biz olmalıyız.

Köftelerimizi, yaşlı bir amca getirdi. “Afiyet olsun” deyip yanımıza ilişiverdi. “Nasılsın Evladım” sözü; anılarımın kuytu odalarından bir kapı açtı. Gönülden gelen, aşina olduğum bir sesti. Geçmişe gittim. Pansiyona kaldığım günlere.

Tanımıştım. Köfteci, altı yılımın geçtiği pansiyonumuzun her şeyi Kemal Amca’ydı. Ne zaman uyuduğunu ne zaman uyandığını bilemediğimiz, hizmetli, aşçı, temizlikçi, çamaşırcı, öğretmenimiz, hadememiz Kemal Amca. Hemen eline sarıldım ama müsaade etmedi. Öptürmedi. Kemal Amcayı pansiyona geldiğim ilk günlerden hatırlıyorum. Babamın beni bırakıp gittiğinde; “artık sen bizim oğlumuzsun” deyişini hatırladım. Zihnime mıh gibi çakılmıştı o söz. Her derdimizde, Hızır gibi yetişmesini, bulduğu her fırsatta “Okuyun! Okuyun!” deyişini hatırlıyorum. Hem nasıl unutabilirim ki ilk çamaşırımı onun yardımıyla yıkamıştım. Yalnız başına yaşamayı, onun desteğiyle öğrenmiştim.

Kendime kızıyorum, neden daha önce arayıp, sormadın diye. Ama Kemal Amca mahcubiyetimi hissettirmiyor. “Hakkını Helal Edin!” diyorum. Benim sizde hakkım mı var? Evladım, siz çalışın, vatana, millete hizmet edin, iyi insan olun yeter diyor ve başlıyor anlatmaya.

Tanpınar’ı bilir misin? Size kitaplarını verirdim okumanız için. Tanpınar’ın şu sözünü hatırlatıyor. “Cahilsin, okur, öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur” Vali, kaymakam öğretmen ol, ama kendini bozma diyor. Çocuklar kalkmak istiyor. Kemal Amcanın sohbeti, ayaklarıma prangalar vurmuş gibi bırakmıyor beni.

Oğlum! Ne yapacağını şaşırdığın anlarda, vicdanının sesini dinle! Vicdanın, sana doğru yolu buldurur. Vicdanının sesini dinleyen, kötülük yapamaz. Vicdan, kişiyi hakka, hakikate götürür. Vicdan nedir? Diye sordu. Cevabını almak için değil, konuya girmek için. Bak! Cemil Meriç vicdanı, “kişinin içinde Allah’ın sesi” diye tanımlıyor. Üniversite Hocasını dinliyor gibiyim. Zaman geçmesin, sohbet bitmesin istiyorum.

Allah’ın sesi, insana hiç yanlış yaptırır mı? Diye soruyor ama konuşmaya devam ediyor. Hayır, hayır yaptırmaz. Vicdan, insana iyilik yaptığında sevinen, kötülük yaptığında da ıstırap duyan ahlaki melekesidir.  

İnsanoğlu bilir ki kalp durdu mu, dünyada ki zamanı bitmiş oluyor. Kalbimiz görevi gereği vücudumuza kan pompaladıkça, vicdanımız da canlılığını gösterir. Yeter ki sen ona danış! Rehberliğine kulak ver! Bak buraya dikkat et! İnsanoğlu; Allah tarafından iyi ile kötüyü ayırt edebilecek şekilde yaratılmıştır. Bu fıtratın gereğidir. Hayatında; vicdanını hâkim kılarsan, iyi davranışla kötü davranışı kolayca ayırabilirsin.

Düşün! Birisine iyilik yaptığında nasıl gönül huzuruna erişiyorsun. İmanımızın bir göstergesi de budur: İyilik yapınca sevinip, kötülük yapınca da üzülmek. Burada dikkat edeceğin konu, neyin iyi, neyin kötü olduğundan öte; bu muhasebenin yapılmasıdır. Sen böyle durumlarda vicdanına başvur. Başvur ki; Allah’ın (c.c) insana lütfettiği bu güç karakterine yansısın. Davranışlarına, ilişkilerine hâkim olsun.

Fıtrat gereği insan, iyi bir davranış yaptığında mutluluk, huzur, kötü bir davranış yaptığında da suçluluk ve nedamet duyar. Bu şekilde de vicdan insanı denetleyen bir güce dönüşür. Yanlış yapsan da hemen farkına varır, düzeltebilirsin. Oğlum! Boşuna demiyorlar, kötülük yapana “vicdansız” diye. İnsan, vicdanı olmadığı için kötülük yapmaz, vicdanına danışmadığı, nefsine hoş geldiği için kötülük yapar.

Çevremizde oturan herkes, Kemal Amca’nın sohbetini dinliyor, yeni gelenler de ayakta bekliyordu. Hemen müsaade isteyip kalkmak istedim. Kemal Amca “Biz kimiz ki müsaade verelim! Allaha emanet ol! ” deyip işine döndü.                 

 


 

  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Huzurun Adresi/ Hacı Şeyh Camisi

Öykü, Yitik Küpeler